Oğlum, Devrim Rüzgar'ım.
Bu tarihi unutma annecim 27 Mayıs 2013! Ve aklının ve yüreğinin en güzel yerine yaz Ütopyalar Güzeldir! Ve sakın her gün her dakika tekrarlamaktan vazgeçme "yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine".
27 Mayıs günü annenle babanın en sevdiği, çok sevdiği yerlerden biri olan Taksim'de ki Gezi Parkı'nda abilerin ablaların ağaçların söküldüğünü farketti ve hemen oraya koştu ne oluyor diye. Gezi Parkı'nda ki ağaçların söküleceğini ve oraya alışveriş merkezi inşa edileceğini öğrendikleri gibi oturma eylemine başladılar. Ertesi gün daha da çoğaldı, doğanın katledilmesine karşı olan, kalan üç beş ağacımızı bize bırakın dokunmayın diyen abilerin ablaların. Kırmızılı kadın var ya annecim, işte bugün ortaya çıktı o güzel ablan. Sanatçılar doldurdu her yeri. İnsanlar çoğaldıkça çoğaldı. İnternetten canlı yayınlanmaya başladı benim gibi oraya gidemeyen ama gelişmeleri görmek isteyenler için.
İşte o gece sessiz sakin uyuyabildiğim, uyuyabildiğimiz son geceydi annecim. Ertesi gün uyandığımda yer yerinden oynamaya başlamıştı bile. Sabah beşte polis çadırları yakarak abilerini ablalarını oradan çıkarabileceğini sandı. Ama başaramadı. Her yere gaz bombası atmaya başladılar. Demokratik haklarını kullandıkları için şiddete maruz kaldılar. Hiçbirimiz böyle olacağını tahmin etmemiştik yavrum. Polis dizilmişti ellerinde jopları ve kalkanlarıyla ama abilerin, ablaların onlara kitap okuyordu. Belki de o polisler hayatlarında hiç kitap okumamıştı. Ama yılmadı onlar kitap okudular, şarkı söylediler, güldüler, güldüler.
Bu hikayede bir de kötü adam var oğlum. Kendini padişah sanıyor bu kötü adam. Üslubunu bir görsen, o kadar terbiyesiz, o kadar saygısız ve o kadar seviyesiz ki. Bizlere hiç benzemiyor. Bizim gibi sanatı sevmiyor, balerinlere kötü kadın diyor mesela, tiyatroya gittiğini hiç sanmıyorum kaldı ki opera izlemiş olsun. Sesimizi hiç sevmiyor bir de. Susun diyor hep, ben ne dersem onu yapacaksınız diyor. Astığı astık kestiği kestik. Elinden gelse hepimizi bir yere kapatır ve kötü adam kahkahasıyla uzaklaşır. Sana bu kötü adam hakkında daha çok şey anlatmak istiyorum ama burada değil oğlum bunları anlayacak yaşa geldiğinde nasıl biri olamaman gerektiği konusunda konuşurken anlatacağım bir bir.
İşte bu kötü adam bizleri dinlemek, bizleri anlamak yolunu seçmedi. Hayır dedi benim dediğim olacak orası (kendi de çok net bilemedi annecim oraya ne yapacağını, alışveriş merkezi dedi, topçu kışladı dedi, müze dedi bilemedik biz de ne olacağını.) yıkılacak!
Her şey bir anda oldu bebeğim. Her şey bir an da alt ve üst oldu. Her yer gaz bulutuydu. Her yer şiddetti. Ama abilerin ve ablaların ne yaptılar biliyor musun? Pes etmediler, azalmadılar, daha da çoğaldılar. İstanbul ayağa kalktı. O Boğaz Köprüsünden yürüyerek geçtiler Anadolu'dan Avrupa'ya! Ankara'da, İzmir'de, Adana'da, Bursa'da, Eskişehir'de, Antakya'da Türkiye'nin dört bir yanından abilerin ablaların sokağa döküldü. DUR! dedi. Bu ülkeyi sana vermeyeceğiz. Bu ülkede hepimiz bir ağaç gibi tek ve hür ve kardeşçe yaşayacağız dedi. Teyzeler amcalar evlerinden tencere tavaları birbirine vurdular, düdük çaldılar, ışıkları kapatıp açtılar. Hatta sen de ışık açıp kapattın annen mahalleyi ayağa kaldırırken haberin olsun.
Bizim evimizde televizyon izlenmiyor ya oğlum işte bu olaylar yüzünden izlenmiyor. Çünkü bütün bunlar olurken o televizyon hiçbirini vermedi annecim. Ve bizler onu izlememeye söz verdik.
Günler böyle geçti hep. Her yer ayaktaydı, herkes sokaktaydı. Şimdi sen diyorsun ki ne gerek var annecim tamam yapmayacağım alın parkınız sizin olsun deselerdi ya. Demediler işte oğlum. Demedikleri gibi bizi haksız ilan ettiler, ülkeyi bölmeye çalıştığımızı söylediler, 3-5 çapulcu, 3-5 ayyaş olduk. Ve bu noktadan sonra olay yıllardır sustuğumuz her şey oldu. İçimizde o kadar çok büyütmüşüz ki sustuklarımızı, çığlığımız yüzbinler oldu milyonlar oldu aktı sokağa.
Şiddet daha da arttı. 4 kişi hayatını kaybetti. 10'dan fazla kişi gözünü kaybetti. Binlerce kişi yaralandı. Binlerce kişi gözaltına alındı.
Ama o kötü adam hep diretti! Hayır! Benim dediğim olacak!
O kadar çok güldük ki annecim bir de. Twitter'da yazmışlar, eğer sizler bize neden devrim olmadı diye sorarsanız, gülmekten yapamadık evladım diyeceğiz sizlere. Herkesin zekasına hayran olduk. Öyle duvar yazıları vardı ki oğlum kahkahalar attık her gördüğümüzde. Polis, hükümet hepsi bu zeka karşısında ne yapacağını şaşırdı, daha çok hiddetlendiler bu yüzden daha çok şiddetlendiler. Ama bizler her saldırının sonunda "Ya ameliyatlı yerime gelseydi" dedik "Ay yeter polis çağıracağım şimdi" dedik ve güldük kahkahalarla. Senin ninnin çapulcu marşı oldu "çapulcu musun vayy vayy eylemci misin vay vayy" diyerek dolandık evin içinde.
O kadar çok hayran olduk ki annecim bir de. Kırmızılı kadın vardı polisin saçlarına biber gazıyla fön çektiği. Ama hani annenin en sevdiği ve kıskandığı var ya. Siyahlı kadın. Toma'nın önünde kollarını açıp sıkılan suyun karşısında dimdik duran eğilmeyen bükülmeyen o dünyalar güzeli kadın. Sonra duran adamımız oldu dün. AKM'nin karşında durup Atatürk bayrağına saatlerce kıpırdamadan baktı. Çarşı bizim için hep efsaneydi ama asıl bu olaylarla böyle efsane oldu. Davulcu Vedat POMA'yı işte bu zamanlarda kullandı.
Her insana aşık oldum annecim her insana hayran oldum oradaki.
Ben katılamadım aralarına. Çünkü sen en fazla 1 saat bensiz kalabiliyordun. Mahallede bile sokağa çıktığımda 10 dakika sonra senin için geri dönüyordum. Vicdan azabı çektim, suçluluk duygum beni mahvetti hep. Ağladım hep ama hep ağladım. Bende internetten; doktor numarası buldum yaralanan arkadaşlarıma, gezi parkındakilere yemek yolladım, susmadım, televizyon izlemedim, bütün tv kanallarını maillerle protesto ettim, alışveriş merkezine gitmedim, o kanallara reklam veren markaları kullanmadım. Elimden geleni yapmaya çalıştım.
Bugün 19 Haziran 2013. Hala sürüyor bu anlattıklarım oğlum. Ne zaman biter bilmiyorum. Ama ne olursa olsun kazandığımızı biliyorum oğlum!
Senin dünyaya geleceğini öğrendiğimde çok üzülmüştüm, çok korkmuştum. Çünkü durumumuz hiç iyileşmiyordu. İsmin benim içindi. Benim devrim rüzgarım olacaktın sen, hayatımı değiştirecektin, yeni bir ben olacaktım. Ama sanırım sen tüm ülkenin Devrim Rüzgar'ı oldun oğlum. Bizler, sizler için ölüyoruz, yaralanıyoruz. Bizler sizler için fişleniyoruz. Bizler, sizlerin daha rahat nefes aldığı bir ülke istiyoruz. Bizler gibi çıkıp sokağa rahatça çıkıp oynamanızı istiyoruz. Bizler sizlerin kendi kararlarınızı kendinizin aldığı bir gelecek hayal ediyoruz.
İyi öğren yavrum. Geçmişini iyi öğren. Kimse seni kandıramasın. Kimse seni üç beş liraya götünün kılı edemesin.
Oku! Okumaktan asla vazgeçme.
Oku, izle, dinle!
Farklılıkları kabul et, kimse senin gibi düşünmüyor diye onları hiçe sayma.
Ve asla ama asla unutma özgürlüğümüz için ölenleri. İçinde bir yerlerde onlar hep yaşasın.
Bırak sana çapulcu desinler, bırak sana ayyaş desinler, bırak sana marjinal desinler, bırak sana tinerci desinler, bırak sana ne isterlerse onu desinler! Sen asla ama asla inandığın şeyden vazgeçme, sakın değerlerini para için satma. Emin ol şerefli ve onurlu olmanın fiyatı icat edilmedi daha.
2+2 5 eder diyenlere, sen dimdik ayakta HAYIR 4 EDER! de.
Bunun için ölmeyi göze al. Çünkü senin annen ve baban bunun için ölmeyi göze aldı.Çünkü milyonlarca abin, ablan, teyzen, amcan, deden, ninen bunun için ölmeyi göze aldı. Bunu sakın unutma!
Sen bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşa! Sen özgürlüğünle çok yaşa!